Müzik Kutusunun İçindeki Şehir- VİYANA

 

  Kapağını yavaşça araladığım bir müzik kutusu gibi olan bu şehre birden bire planladığımız  seyahatimizle yola koyulduk.  Sürprizli ve telaşlı adımlarla başladığımız günün ortalarında 2 saat 20 dakikalık yolculuğumuz sonunda nihayetinde Viyanadaydık.

  Eşyalarımızı  odamıza bırakıp sokaklarına karıştığımızda yükselen melodi eşliğinde zarif binaların gölgesinde kahve kokusunun peşine düştük. 

  Seyahat boyunca kutunun ortasında ahenkle dönen balerinler gibi uzun zamandır hayalim olan  Noel Pazarlarının muhteşem manzarasında döndüm dolaştım.

 

  Rathausplatz meydanında kurulan ilk Noel pazarı deneyimimizden ve sokaklarının tadını çıkardığımız ışıltılarının ardından ikinci günümüzün temposuna hazır olmak için otelimizde dinlendik. 

  Sabahın ilk ışıklarında otelimizin kapısından karşı caddeye baktığımda yolun başındaki enstitünün bahçesinde bizi bekleyen bir sürpriz  vardı. Bahçe Noel için hazırlanıyordu. Süslemeler, ışıklandırma ve pırıltı ile dizayn edilmişti. Tertemiz parkları soluya soluya Sisi Müzesine yola koyulduk.

Rehberimizle buluştuğumuz meydanın sonrası bir çırpıda Hofburg Sarayındaydık.



Viyana’nın kalabalığından bir adım uzaktaki  bu sarayın koridorlarında ilerlerken Kraliçe Elizabeth' in nam-ı diğer Sissi 'nin yaşadığı  ruhsal ne varsa peşinden gittik.


 Sisi; kimine göre Avrupa’nın en güzel kadını, kimine göre yalnızlığın ve özgürlük arayışının vücut bulmuş hâli… Onun hikayesiyle baş başa kalabileceğimiz yer Sisi Müzesiydi.  
Müze bizi Sisi’nin karmaşık, kırılgan, merak uyandıran iç dünyasına tanık etti.

  Elisabeth, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun imparatoriçesiydi, ama aslında hiç kimsenin sınırlandıramadığı bir başkaldırandı. Müzede ilerlerken onun genç yaşta saraya geldiği günlerden tutun da kaçışlarla dolu yetişkinlik dönemine kadar uzanan hikâyesinin izlerini görüyorsunuz.











  El işiyle işlenmiş mektupları, kendi elinden çıkan şiirleri, zarafetle hazırlanmış giysileri… Hepsi Sisi’nin sadece bir kraliyet figürü olmadığını, kendi zamanının çok ötesinde bir kadın olduğunu hissettiriyor.

 Müzede en çok göze çarpan şey, Sisi’nin ünlü güzellik takıntısının detaylarıydı. 3 saat süren saç tarama seansları, katı diyetleri, spor tutkusu, spor odası… Bugünün influencer’larını gölgede bırakacak kadar iddialı bir bakım rutini varmış aslında.





  Ama bu detayları gördükçe onun baskı altında nasıl ezildiğini, özgürlük arzusunun neden bu kadar güçlü olduğunu da daha iyi anlıyorsunuz.

Yeri geldiğinde neşeli, çoğu zaman melankolik bir aura etrafınızı sarıyor.

Son bölümde Sisi’nin dramatik ölümünün anlatıldığı alanla karşılaşıyorsunuz.  Bu kadar güçlü görünen bir kadının içi ne kadar fırtınalı olduğunu düşündürüyor.



   Viyana’da birçok saray ve müze var ama Sisi Müzesi biyografik anlamda onlardan ayayrılıyor. Bu müze ülke tarihinden ziyade insanın kırılganlığını, tutkusunu, özgürlüğe duyduğu özlemi anlatıyor.

  Viyana’yı gezerken yüzyıllar öncesinden bir kadının sesini duyarsan bu ses Sisi'nin sesi.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HAYDAR KOYU

ANIT AĞAÇ

İTALYA GÜNLÜĞÜM - Napoli, Pompei Kenti, Sorrento Sahilleri