ÇANLAR SENİN İÇİN ÇALIYOR
Uzaktan olanlara ''vah vah'' demek kolaydır çoğu zaman. Üzülürüz ama bizim başımıza gelmemiştir ya içten içe bir ''oh'' vardır bünyemizde.
Etrafımızda olan olaylara karşı fazlaca meraklı öğrenince aynı oranda umursamaz oluruz. Örneğin bir sela duyarız, işimizi bırakır kulak kabartırız kimin adının geçeceğini öğrenebilmek için. Sonuç üç kelimedir '' Allah rahmet eylesin''.
Kendi mücadelemizde çırpınırken unuturuz hayatın hızla geçtiğini, yarının hangi sürprizle kapımızda beklediğini unuturuz. Bir gün o merakla dinlediğimiz cenaze ilanlarından birinin içinde bizim adımızın geçeceğini uzaklaştırıveririz zihnimizden.
Elbette bu farkındalık insanı zaman zaman kaçınılmaz bir ölüm korkusuyla sarar, buhrana kapılıp günlerini kaygı dolu geçirmesine sebep olur . Belki de soyutlar onu hayattan. Bence karamsarlığın yolumuza çıkmasına izin vermeden, ölümün yakınlığı ile hayatın vazgeçilmez güzelliğini harmanlamayı öğretmeliyiz kendimize. Başkalarının hayatını gözetlemekten vazgeçerek, bir gün her şeyin sonunun olacağını bilerek yaşamalıyız. Aldığımız nefesin tadını çıkararak , kana kana değil belki ama olabildiğince uktesiz. Keşkelerimizin olmasına izin vermeden yaşamalıyız hayatı. Birilerini bir daha asla görme şansımız olamayacağını bilerek, kırdığımız kalbin yanımıza kar kalmayacağından emin olarak. Ondandır ki ilk okuduğumdan bu yana yer etmiştir bende John Donne ' nin sözleri:
'' Ada değildir insan, bütün hiç değildir bir başına . Anakaranın bir parçasıdır, bir damladır okyanusta ; bir toprak tanesini alıp götürse deniz, küçülür Avrupa , sanki yiten bir burunmuş, dostlarının yada senin yurtluğunmuş gibi. Ölünce bir insan eksilirim ben, çünkü insanoğlunun bir parçasıyım. İşte bundandır ki sorup durma çanların kimin için çaldığını ; SENİN İÇİN ÇALIYOR. ''
Etrafımızda olan olaylara karşı fazlaca meraklı öğrenince aynı oranda umursamaz oluruz. Örneğin bir sela duyarız, işimizi bırakır kulak kabartırız kimin adının geçeceğini öğrenebilmek için. Sonuç üç kelimedir '' Allah rahmet eylesin''.
Kendi mücadelemizde çırpınırken unuturuz hayatın hızla geçtiğini, yarının hangi sürprizle kapımızda beklediğini unuturuz. Bir gün o merakla dinlediğimiz cenaze ilanlarından birinin içinde bizim adımızın geçeceğini uzaklaştırıveririz zihnimizden.
Elbette bu farkındalık insanı zaman zaman kaçınılmaz bir ölüm korkusuyla sarar, buhrana kapılıp günlerini kaygı dolu geçirmesine sebep olur . Belki de soyutlar onu hayattan. Bence karamsarlığın yolumuza çıkmasına izin vermeden, ölümün yakınlığı ile hayatın vazgeçilmez güzelliğini harmanlamayı öğretmeliyiz kendimize. Başkalarının hayatını gözetlemekten vazgeçerek, bir gün her şeyin sonunun olacağını bilerek yaşamalıyız. Aldığımız nefesin tadını çıkararak , kana kana değil belki ama olabildiğince uktesiz. Keşkelerimizin olmasına izin vermeden yaşamalıyız hayatı. Birilerini bir daha asla görme şansımız olamayacağını bilerek, kırdığımız kalbin yanımıza kar kalmayacağından emin olarak. Ondandır ki ilk okuduğumdan bu yana yer etmiştir bende John Donne ' nin sözleri:
'' Ada değildir insan, bütün hiç değildir bir başına . Anakaranın bir parçasıdır, bir damladır okyanusta ; bir toprak tanesini alıp götürse deniz, küçülür Avrupa , sanki yiten bir burunmuş, dostlarının yada senin yurtluğunmuş gibi. Ölünce bir insan eksilirim ben, çünkü insanoğlunun bir parçasıyım. İşte bundandır ki sorup durma çanların kimin için çaldığını ; SENİN İÇİN ÇALIYOR. ''
Yorumlar
Yorum Gönder