BURASI POLATLI: Alagöz Karargahı, Sivrihisar Ulu Camii, Sivrihisar Açık Hava Heykel Müzesi ve Eskişehir Uğur Mumcu Parkı
Polatlı'da bir sonraki günümüzde mis gibi kar manzarasına uyandık. Malumunuz Soma' da kar görmek son yıllarda zorlaşmıştı. 2020'nin Aralık ayına kadar... Kısacık, evde manzara keyfi yaptıktan sonra çok zaman da kaybetmeden rotamızı oluşturup kendimizi dışarıya fırlattık. Evet resmen fırlattık yoksa evde miskinlik yapmak cazip gelmeye başlayacaktı.
Yola çıktık. İlk durağımız Alagöz Karargahı oldu.
Batı Cephesi Komutanlığı, Sakarya Savaşı esnasında Ankara - Polatlı arasındaki Alagöz köyünü cephe karargahı olarak kullanmıştı. Köy halkından Türk Ali Ağa 'ya ait çiftlikti karargah olarak kullanılan yer.
Mustafa Kemal Atatürk 22 gün 22 gece devam eden savaşın büyük bir bölümünü burada planlamış, tarihi kararları burada almıştı.
Çiftlik, 1965 yılında varisleri tarafından Milli Eğitim Bakanlığı'na devredilmiş. 1967 yılında ise Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne bağlı Anıtkabir Müze Müdürlüğü'ne devri olmuş ve müze haline getirilmişti.
Giysi odası, kitaplık ve hatıra eşya odası, zabitan yemek odası, mutfak, muhabere odası, başkumandanlık odası, kurmay heyeti odası, dinlenme odası, yaverler odası, Atatürk'ün yatak odası, Atatürk'ün yemek odası ve hizmet eri odası olan bina iki kattan oluşmaktaydı.
Karargaha şahane bir yeşilliğin arasından, tek şeritli bir yoldan gittik. Binanın ruhuyla, yolun huzuru birleşince duygular şelaleye dönüştü hepimizde.
Ve yine o güzelliğin içinden Eskişehir' e çevirdik yönümüzü.
Eskişehir'e giderken yolumuzun üzerinde Sivrihisar vardı. Ee buralara kadar gelmiştik, Nasrettin Hoca'nın doğduğu yeri hatta 'Dünya'nın merkezi' kabul ettiği memleketini görmeden geçmek olmazdı.
Sivrihisar merkezinde konumlanmış Sivrihisar Ulu Camii'ye girmek üzere durakladık.
Sivrihisar Ulu Camii; UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan, Selçuklu Döneminden günümüze kadar gelmiş, ahşap direkli camilerin en büyüğüydü Ulu Camii. İlçenin tam merkezinde oluşu ismindeki 'Ulu' kelimesiyle bağdaşıyor.
Sekiz asırlık olan bu cami 1440 yılında İstanbul'un ilk Kadısı Hızır Bey tarafından onartılmıştı.
Çatısını 67 adet ahşap direk taşıyor. Bu direklerin 19 tanesinde mermer sütun başlığı var. Altı tanesi rozet, palmet, geometrik ve bitkisel motiflerle süslenmiş. direklerde Bizans Dönemine ait başlıklar kullanılmış, dört tanesi özgün ağaç oymacılığı ile işlenmiş. Tahminen 1245 yılında yapıldığı düşünülüyor.
Oldukça heybetli, ahşap yapısı ile ihtişamı büyüyen, görmeden geçmemenizi tavsiye edeceğim Ulu Camii' den Açık Hava Heykel Müzesi'ne gitmek üzere ayrıldık.
Türkiye' nin ilk açık hava müzesiydi burası. 2011 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı, Eskişehir Valiliği ve Sivrihisar Belediyesinin destekleriyle, Sivrihisarlı heykeltıraş Metin Yurdanur tarafından oluşturulmuştu. Hemen yakınında bir de Ermeni Kilisesi bulunuyordu.
Sivrihisar ilçesinin kayalık denilebilecek bir alanına 100'den fazla heykel kazandırmıştı Metin Yurdanur. Mustafa Kemal Atatürk, Kazım Karabekir, Nene Hatun, Yaşar Kemal, Karacaoğlan, Abidin Dino, Nasrettin Hoca... Ve sanatçının daha nice büyük bir ustalık ve incelikle işlemiş olduğu eserleri, sessizce tarihi ve yaşadıklarını bağırıyordu ziyaretçilerine.
Tatilimiz için Polatlı planı yapmamış olsaydık çok büyük ihtimalle bu güzelliklerden haberdar olmayacak ya da çok geç farketmiş olacaktık.
Sivrihisar'ın yakın ve uzak kültürünün büyüleyiciliği üzerimizde, seyrimize devam etmeye karar verdik. Pek tabii Sivrihisar bunlarla kalmamıştı. Tekrar yolumuz düştüğünde ziyaret edeceğimiz yerler aklımızda, Eskişehir merkezine harekete koyulduk.
Eniştemin Eskişehirli olmasından mütevellit çok kez gelip, ayrıntılı geziler yapma fırsatları da bulmuştuk Eskişehir'de. Hatta bloğumda bu gezilere dair postlarıma ulaşmak istersiniz diye buraya bir kuple bırakıyorum.
Bu sebeple yemek sonrası tek durağımız, son gelişimde henüz olmayan, sonrasında açılışını gördüğüm ve ziyaret etmek istediğim Uğur Mumcu Parkı oldu.
Uğur Mumcu Parkı 2016 yılında Odunpazarı Belediyesi tarafından düzenlenmiş ve açılmıştı.
Uğur Mumcu ' nun 24 Ocak 1993 tarihinde evinin önünde uğradığı ve yaşamını yitirdiği bombalı saldırıda enkaza dönen aracı parkta sergilenmekteydi. Aracı gördüğünüz anda kanınızın çekildiğini hissedeceksiniz. Çok ağır bir hüzün çöküyor üzerinize.
Ben o dönem 8 yaşında olmama rağmen - ailemle birlikte Uğur Mumcu anısına bir törene katılmıştık- o gün dün gibi canlandı gözümde. Ama değişmeyen bir gerçek var ki; ' Fikirler ölmez ' .
Parktan ayrılıp biraz alışveriş için gezindikten sonra, her yediğimde mide fesatı geçirdiğim halde vazgeçmediğim Çibörek ritüelimizi de tamamladık. Bitiminde Polatlı 'ya eve doğru yola koyulduk.
Ertesi gün sadece Polatlı'da vakit geçirip dinlenmek için bir günlük mola vermiştik.
Yorumlar
Yorum Gönder