TAM DA BUGÜN


 

...Beni tanımadığım bir sahilden uzaklaştırdılar, karşı kıyıya yönelttiler. Kürekleri cahil birinin eline verip beni yalnız bıraktılar. Küreklere elimden geldiği kadar ulaştım ve ilerledim. Ama ben açıldıkça beni oraya götüren akıntı da şiddetleniyordu. Hedeften uzaklaşıyordum. Ve benim gibi akıntıya kapılan kürekçilere daha sık rastlar oldum. Bazıları durmadan kürek çekiyordu, bazıları ise kürekleri fırlatıp atmıştı. Koca kayıklar, dev gibi gemiler insan dolu. Bir kısmı akıntıya karşı çabalıyordu, bir kısmı kendini ona bırakmıştı. Ve ilerledikçe, akıntının aşağılarındaki yolcuların ardından bakarken, bana gösterilen yolu unuttum. Tam akıntının ortasında, aşağı doğru giden kayık ve gemilerin sıkışıklığında yönümü iyice kaybettim ve kürekleri elden düşürdüm. Her taraftan tayfalar, neşeli zafer çığlıklarıyla yelkenliler ve kürekli kayıklarla önümden geçiyor, akıntıdan aşağı gidiyorlar, bana, aralarında ''başka bir yön olamaz.'' diye teminat veriyorlardı. Ben de onlara inanıyordum ve onlarla birlikte ilerliyordum.


 Ve epeyce uzaklara taşındım, öyle uzaklara ki, içlerinde yolumu şaşırdığım hızlı akıntıların gürültüsünü duydum ve kayıkların orada nasıl parçalandığını gördüm. Ve kendime geldim. Uzun süre bana ne olduğunu anlayamadım. Önümde yalnızca koşar adım yaklaştığım ve korktuğum yok oluşu görüyordum; hiç bir yerde kurtuluş göremiyordum. Ve ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. o zaman geriye baktım ve sayısız kayıklar gördüm. Durmadan ve inatla akıntıyı geçiyorlardı. Kıyıyı kürekleri ve yönü hatırladım. Geriye doğru akıntıya ters istikamette kıyıya doğru kürek çekmeye başladım.    

                Lev N. TOLSTOY


  Bu paragraf her okuduğumda bana babamın alzheimer sürecinin  buhranlarını ve sonunda bu dünyadaki yolculuğu bittiğinde zincirlerinden kurtulduğu hissiyatını yaşatıyor. Hastalığı ile birlikte bir akıntının içinde tüm çabalamalarına rağmen sürüklendi babacığım ve biz dışarıdan onun hislerine  vakıf olamadan sadece hayat konforunu iyileştirmeye koyulduk. Uzun ve zorlu bir yol oldu hem onun için hem de özellikle en yakınında ki annem için. 

 O anlarına kadar gayet neşeli, nüktedan, durup dururken şarkılarıyla coşan minik adımlı ' Hızlı Gonzales' di. Birden neşesini , espirilerini kaybeden, çok eski yaşadıklarını  iyi hatırladığı için hastalığın ilerleyişine inanmayan, ciddi duruşlu bir adama dönüştürdü onu giden anıları, alışkanlıkları, refleksleri...

 Geçen sene bugün, tam bu saatler, tam pandeminin başı ve sokağa çıkma yasakları başlamışken babam yine duramadı, o eski usul haliyle -biz onu son bir kez göremeden-apar topar ayrıldı aramızdan. Ne gidişini anlayabildik, ne vedalaşabildik... Ne ' si o kadar çok ki yapamadıklarımın. 

 Senden bana kalanlarla, yapabildiklerimizle, umut etmekten vazgeçirmeyişinle, arkasında dimdik durduğun değerlerinle  kalbimin en naif köşesinde olacaksın. 

  Küçükken  herhangi bir şeyden korktuğumda cebime bir şeyler söylerdin benimle gelsin diye. Bazen  ciddiye almadığını düşünürdüm çokça da cesaretim olurdu cebimde taşıdıklarım. İkimiz en çok pazar gözlemecilerini ve Gün Market'in kepekli simidini severdik. Western filmleri vazgeçilmezimizdi. Judo çalışırdık annemin ' bi yerinizi kırıp gelmeyin' serzenişleri arasında.  Ve dahası ... Bir de ' Heykire Heykire ' anneme aşkını ilan edişini özlüyorum.

Umarım gittiğin yerde en huzurlu, en mutlu, en özgür halindesindir. 💓


  

Yorumlar

  1. Babasını çok seven ve kaybetmiş biri olarak çok dokundu yazdıkların😢

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İTALYA GÜNLÜĞÜM - Napoli, Pompei Kenti, Sorrento Sahilleri

ANIT AĞAÇ

BİR ANNEANNE SÖZLÜĞÜ