KIBRIS' IN ACI LİMONLARI - 2 (Lawrence Durell)

  

  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti seyahatimizin ilk gününe Jiangshi gibi kalkmam dışında her şey normaldi. Kendim edip kendimin bulması sonucu bütün gece uyumamam ufak çaplı bir başkalaşım geçirmeme sebep oldu.
  Normal şartlarda klima ile aramın olmaması  bu yazın sıcağını da normal şartlar olarak algılayıp gece klimayı çalıştırmamam, ev halkına da nispi bir işkence ve neticesinde sıfır uyku ile güne başlamıştım.

  Kahvaltı esnasında ayrıntılı bir gezi planı yaptık. Hızlıca hazırlanıp yola koyulduk. 
İlk durağımız Namık Kemal Meydanı, Lala Mustafa Paşa Camii' di.

  Önce Lala Mustafa Paşa Camii'ni gördük. Bu yapıya Kuzey Kıbrıs' tan haber almak için izlediğim görüntülerden aşinaydım.


  Lala Mustafa Paşa Camii; orijinal ismi Aziz Nikolas Katedralidir. Katedral olarak açılmış 1571 yılında Osmanlı Devleti tarafından camiye dönüştürülmüştür. Kıbrıs fatihi olan Lala Mustafa Paşa'nın adını almıştır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti' nin en büyük iki camisinden biridir. Katedral Rayonnat  Gotik tarzında inşa edilmiştir.
Çok etkileyici bir mimariye sahip.



  Lala Mustafa Paşa Camii' nden ayrıldıktan sonra Namık Kemal Meydanından yürüyerek Namık Kemal'in sürgün edildiği Namık Kemal Zindanı ve Müzesine geçiyoruz.
  

  Namık Kemal Zindanı; KKTC' nin Gazimağusa ilçesinde yer alıyor. Yaşadığı dönemde Namık Kemal devrimci yönü ile imparatorluğa tehdit olarak algılanıyor. 'Vatan Yahut Silistre' adlı oyununun ilk gösteriminden sonra Sultan Abdülaziz tarafından sürgüne gönderiliyor. Sürgün yıllarının ilk zamanlarında Venedik Sarayı' nın bir parçası olan Lüzinyan mimarisi bir binanın alt katında demir parmaklıklı tek şilteli bir bölümde kalıyor. Bir zaman sonra Kıbrıs valisi Veysi Paşa' nın izni ile üst kata çıkıyor. İntibah romanını bu zindanda yazıp tamamlıyor.  
  




  Zindan 90'lı yıllarda restore ediliyor ve müze haline getiriliyor. Zindandan ayrıldığınızda bronz bir Namık Kemal büstü ve yine Namık Kemal'in adını taşıyan meydan sizi karşılıyor. 




   Namık Kemal Zindanından sonra şehitliklerin olduğu Muratağa, Sandallar ve Atlılar köyüne gidiyoruz. 
  
  Burayı anlatmak benim için gerçekten zor. Gördüklerim, dinlediklerim, okuduklarım aklımın almadığı, ruhumun vicdanımın sızladığı ve bir daha asla bakış açımın aynı olmayacağı olaylar. Katliamlar.






  Muratağa, Sandallar ve Atlılar Türk köyleri. Muratağa diğerlerine göre daha büyük bir köy. 14 Ağustos 1974 yılında EOKA- B tarafından bu köyler baskına uğruyor. Çocuk, yaşlı  demeden Türk vatandaşlar köy okulunda ya da o an neresi ise toplanıyor ve yok ediliyor. Hunharca ve canice. Köyün yakınına katliam çukurları açılıyor... 
  Okulların öğrencileri artık olmuyor. Hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. O yıllardan sağ kurtulabilenler korkularıyla, kayıplarıyla, yoksulluklarıyla tükenmiş vaziyette hayata tutunmaya çalışıyor. 






   Ben o köylerde yaşatılanları burada ancak bu kadar anlatabiliyorum. Ama olanlar kelimelerden çok öte. Hissettiklerim, kızgınlığım, üzüntüm birkaç cümleden çok çok fazlası. Tek diyebileceğim Kıbrıs Türkleri bizim kardeşlerimiz ve Yavru Vatanla hep omuz omuza olmamız gerektiği.



   Şehitliklerden kafamın içi allak bullak durumda St Barnabas Manastırına geçiyoruz.
Barnabas manastırı; Kuzey Kıbrıs'ın Tuzla köyünde. Manastır kilise, avlu ve papaz odalarından oluşuyor. Her odasında Kıbrıs' ın Neolitik ve Roma dönemi zaman aralığındaki arkeolojik eserler sergileniyor.





  Buradaki turumuzu tamamladıktan sonra arabamıza binip Kapalı Maraş' a doğru yola koyuluyoruz.

  Çoğunlukla fotoğraf ve video almanın yasak olduğu bu bölge 74 harekatında Rumlar tarafından terkedilmiş. 1974 yılı öncesinde Akdeniz'in en ünlü tatil merkezlerinden birisiymiş burası. Çok katlı binaların, bankaların, markaların olduğu bir yer. 13 Ağustos 1974' te ikinci Kıbrıs harekatı sırasında Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından ele geçirilmiş. Bölgede yaşayan Rum nüfus burayı boşaltıp güney tarafına gitmiş.  Askeri yasaklı bölge ilan edilmiş. Zaman zaman bazı sınırlı bölgeler iskana açılmış.  





  Kapalı Maraş tam tabiri ile Hayalet Şehir. Her şey o an o tarihte kalmış. Bardaklar, perdeler, eşyalar kapılar .... En son kullanıldıkları haliyle kalmış. Bölgede Sophia Loren' e ait bir konut bile var. O da öylece 70' li yıllarda kapatıldığı gibi beklemiş. Zaman durmuş. Her şey olduğu yerde donmuş gibi.


  Biz turumuzun sonunda Kapalı Maraş bölgesinde günümüzü bitirmek üzere dinlenmeye geçiyoruz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İTALYA GÜNLÜĞÜM - Napoli, Pompei Kenti, Sorrento Sahilleri

ANIT AĞAÇ

BİR ANNEANNE SÖZLÜĞÜ