YOLUMUZ ESKİŞEHİR' E DÜŞERSE


Yazmaya ara vermek hoşuma gitmese de  ' yoğunluk , iş- güç' değil bu defa sebebim. Tamamen duygusal. Fırsatta yaratamadım bir türlü kendime. Bu süreçte karneleri verdim, ramazan ayı bitti, yani epeyce zaman geçmiş oldu. Aralara da seyahatler sıkıştırmaktan eksik  kalmadım tabi. Nihayetinde buluştum blogcağızımla. Tatilime serpiştirdiğim ,ufacık gezme şansımın olduğu Eskişehir mevzu bahsim bu defa. Gitmeyenlere ön bilgi olur maksadıyla.




  Yeğenimin sünnet düğününün Eskişehir'de olması nedeni ile birkaç gün kalacak şekilde orada olabildim nihayet. Ne zamandır hem kuzenimi göreyim hem de Eskişehir'i bir güzel gezeyim istiyordum. En son 6 sene önce gitmiştim ve birçok değişikliği göremeyişimin yanı sıra bir de adam akıllı gezme fırsatım olmamıştı.

  İlk gün ve ilk olarak Odunpazarındaki öğretmenevine gidip eşyalarımızdan kurtulduk. Öğretmenevi güzel bir semtte gezilebilecek bir çok yere de oldukça yakın. Yürüme mesafesi bile diyebiliriz. Ayrıca odaları konforlu , geniş. Kısaca konaklamak için tercih edilebilir. Dönelim konumuza. Eşyalarımızı bıraktığımız gibi yemek yiyebileceğimiz bir yere gitmek üzere öğretmenevinden ayrıldık. Buralara özgü olsun mantığıyla olduğumuz yerin yakınlarındaki ' Eskişehir Çibörek Evi' ne gittik. Siparişlerimizi vermemizle  mezeler geldi. Onlarla bile karnımızı doyurmuş olduk . Çibörek ve balaban sipariş ettik.
 
Çibörek ;Çerkez halujunun tıpkısı. Balabansa iskenderi andırıyor. Kıtır ekmek üzerine bonfile et ve yoğurtlu tereyağlı salçalı sos şeklinde hazırlanmış. Ben çiböreği taco niyetine yediğimden balabana yer kalmadı midemde. Yediklerimiz kalori bombasıydı nispeten ama gezerken kilo bile vermişiz. Denemeye değer işin özü. Bu arada  menüde göbete de vardı ama geç saat olduğundan tükenmişti . Bu nedenle test edemedik. Yeme işini fazlasıyla halledip çarşıya doğru yürüyüşe çıktık. Doktorlar Caddesi boyunca yürüdük. Geç saat olmasına rağmen sokak cıvıl cıvıldı. Kaldırım kenarında müzik yapan gençler, aileler, çoluk çombalak herkes dışarıdaydı. Biraz daha gezinip. Ertesi günün düğün telaşı ve yol yorgunluğu bir arada olduğundan öğretmenevine iyice geç olmadan dönüş yaptık.

  İkinci gün erkenden kalktık. Kahvaltımızı yapıp kuaföre attık kendimizi.Saç, makyaj, hazırlık derken fotoğraf çekimi zamanı geldi.Çekim için Sazova Parkı'na gittik. Bizim haricimizde ikide gelin vardı parka çekim için gelen.

  Hakikaten dış çekim için ideal bir yer , Hele ki sünnet çocuğu için 10 numara.  Park öyle güzel ki , 30 yaşında ve hala çocuk ruhluysanız sizi de cezbedecektir. Hazır böyle bir yere gelmişiz dedik ve eşimle bir iki pozda biz çekiliverdik. Çekim sonlanınca parkta daha fazla vakit geçiremeden düğün salonunun yolunu tuttuk.

  Düğün,  Eskişehir çıkışında Bursa- Kütahya yolu üzerinde Kırda Life  diye bir salonda oldu. Şirin , geniş en önemlisi kolonlarıyla görüş açısını engellemeyen bir salondu. Düğünü sonlandırıp , misafirlerimizi uğurladıktan sonra ufak ufak öğretmenevine doğru yol adık. Biraz televizyon izleyeyim dememe kalmadı uyumuşum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İTALYA GÜNLÜĞÜM - Napoli, Pompei Kenti, Sorrento Sahilleri

ANIT AĞAÇ

BİR ANNEANNE SÖZLÜĞÜ